Artık sarımsaklı olup olmadığının bir önemi yok zira türlü çeşit yapay katkı maddesi ve antibiyotik imdada yetişmiş durumda ve yoğurtların bozulması sorunu kökten çözülmüş vaziyette.
Al yoğurdu koy dolaba unut, üstünden aylar geçsin aç bak oh taş gibi hatta yıllandıkça güzelleşiyorlar deniyor, bir iddiaya göre yakında yoğurt mahzenleri kurulacakmış. Fena da olmaz yani gelir dağılımında en yüksek payı alan günümüzün konsantre imanlı kesiminin de özel günlerde birbirlerine yıllanmış şarap veremeyeceği düşünülürse yıllanmış ayranın pek bir itibar göreceği kanaatindeyim.
İşin ciddi boyutuna gelirsek, bazı şeyler nasılda sessiz ve sinsice değişiyor hayatımızda. Şöyle bir geri çekilip dışardan bakmazsak yani aile arkadaş toplantılarında, memleketi kurtarma sohbetlerinde eskiden diye başlayan cümleler kurmazsak fark etmiyoruz bile. Eskiden “git bakkaldan bir ekmek bir de yoğurt al” diye bir kavram yoktu, en azından bizim ailede yoktu, bizde “ git bakkaldan bir ekmek bir de şu kazanın içine 3 lt süt al gel” vardı. Annem ya da anneannem o sütleri kaynatır (öyle pastörizasyon diye bir şey de yoktu) içine önceki yaptığı yoğurtan koyar pazen kumaşından bezlere sarar bekletirler sonrasında mis gibi tadına doyulmaz yoğurtlar yerdik. Sonrasında ne oldu, nasıl oldu, ne zaman oldu hiç hatırlamıyorum evde yoğurt yapılmaz oldu, artık hep dışardan yoğurt alınır oldu. Bunu hatırlayan varsa bana da hatırlatsın bir zahmet çünkü bende tamamen silik ilk evimize ambalajlı yoğurt ne zaman girmişti acaba? O kadar normalleştiki artık dışardan yoğurt almak, evde yoğurt yapmanın bahsi bile geçmez oldu bizde. Ne zaman ki kızım Ada doğdu ve yoğurt yedirme zamanı geldi biz de silkelenip kendimize geldik. Doktorumuz öyle kuralcı takıntılı bir insan olmamasına rağmen “evde kendiniz yaparsanız daha iyi olur tabii” diyerek bitirdi cümlesini. Onun cümlesi bitti de benim kafamda binlerce cümle başladı. Şahsen ben hayatımda yoğurt yapmamıştım doğal olarak beni bir telaş aldı nasıl yapılır, nerde yapılır, hangi sütle yapılır, ne kadar süte ne kadar yoğurt, kaç derece, kaç saat vıdı vıdı vıdı. Sonra ben kendime kısa bir cevap verip rahatladım “aman canım ne korkuyorum ki sorarım anneme o eskiden devamlı yapıyordu anlatır hatta gösterir mis gibi yaparız.” Eve gelip anneme müjdeyi verdim mis gibi ev yoğurdu yapılacak hünerlerini gösterme zamanıdır diyerek, ben sanıyorum annem mutlu olacak, oh ne güzel tabii herşeyin doğalı makbuldür ben size de kendim yapardım zaten hem de pek güzel yaparım ben, dur sen şurada ben hem anlatıyım hem gösteriyim diyecek nerde, annemde on karış surat endişeli bakışlar demez mi “nerden bileyim nasıl yapılıyordu yoğurt yıllardır yapmıyorum kalmadı ki aklımda” buyrun cenaze namazına. Benim elli annemin de bir on-onbeş başarısız denemesinden sonra neticede evde yoğurt yapmayı becermiş ve öğrenmiş bulunuyoruz. Çok da güzel oluyor.
Gönül ister ki hep evde kendi yapıtığımız yoğurdu yiyelim ama günümüz şartlarında bunun mümkün olmadığı durumlar da olabiliyor bu durumda da benim tek hedefim en doğal olan hazır yoğurdu bulmak. Genelde güvenilirliği kanıtlanmış bilindik markaları tercih ediyorum.
Üzgünüm ama haberlerde çıkan sahte bal, tavuk ayaklı sucuk haberlerine konu olan normalde 10 tl ye satılan şeyi 1 tl ye satabilen! abuk sabuk markaları evinize sokarsanız başınıza geleceklere de pek şaşırmamanız gerekiyor. Dün yine gazetede vardı bilmem kaç tane su markası uygun bulunmadığı için ceza almış, merakla bakıyor insan acaba aldığım suyun markası da listede var mıdır diye hayatımda duymadığım isimler Sarı Çizmeli Mehmet Ağa arka bahçesinde kuyu kazmış, su çekmiş, basmış bidona, koymuş bir isim Zört Su satmış damacanası 1.5 tl’ye. Şimdi diyeceksiniz nerede bu devlet, niye denetlemiyor! Sen kendi kendini denetleyebildin mi, mesela bir yerlere "kardeşim A firması suyun damacanasını 5 tl ye satarken böyle bir marka var 1.5 tl’ye satıyor güvenli midir alalım mı" diye sordun mu, benim suya verecek 5 tl'yi hesaplamam gerekiyor, etin kilosuna 50 tl değil ancak 10 tl verebiliyorum, balın ancak kilosu 3 tl olanını alabiliyorum evde 3 çocuk canları et ister, bal ister ne yapayım diyeceğine ben kendimi denetleyim de bir çocuk yapayım kimsenin dolduruşuna gelmeyeyim dedin mi? NOKTA
Geçen gün yeni bir yoğurt keşfettim. Zaten tatlılarıyla dilimizin damağımızın en nadide yerine taht kurmuş güzel İzmir’imin güzel markası Özsüt yoğurt işine de el atmış daha doğrusu tekrardan el atmış özüne dönmüş. Tatlıları, yemekleri hep çok başarılı olan bu markanın yoğurdunu da çok büyük bir umutla aldım. Sonuç mu? Tabii ki 10 numara.
Anlatmayı dıştan içe doğru yapacağım. Ambalajını çok beğendim bence tüm yoğurt ambalajlarından farklı, özgün ve Özsüt markasına çok yakışmış. Genelde peynir, süt ve yoğurt ambalajlarında benimsenen, mavi, yeşil, beyaz, pembe renklerden çok farklı. Hem eğlenceli hem de kahverengi rengiyle yine tatlılarını da çağrıştırıyor. Buzdolabında çok dikkat çekici duruyor.
Kapağını açtığımda direkt yoğurda ulaşacağımı sanmıştım çünkü dıştan bakınca yoğurt görünüyor ancak üzeri ikinci bir şeffaf naylonla kaplıydı. Bunu da başka markalarda gördüğümü sanmıyorum. Genelde ya plastik kapaktan sonra direkt yoğurda ulaşılır ya da içi görünmeyen bir naylonla kaplandığı için satın alırken yoğurt görünmez. Bu da çok güzel olmuş bana kalırsa.
Yoğurdun üstünde sarı kalın bir kaymak tabakası var. Şahsen ben kaymaklı yoğurt alırım daha lezzetli oluyor ama kaymağını sevmem o yüzden pek ilgimi çekmedi ancak babam çok sever ve o kısmını ona ayırdık ve bayılarak yedi. Kaymağın altında oldukça yağlı, yoğun ve lezzetli bir yoğurt var. Bence lezzeti diğer yoğurtlardan daha farklı daha çok ağızda kalıyor kullandıkları sütle alakalı olduğunu düşünüyorum. Ben Özsüt’ün sütlü tatlılarını da çok farklı ve güzel buluyorum.
Özsüt'ün sitesi burada. Yoğurtla ilgil detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. 1 kg yoğurt fiyatı 4.75 TL. Şu anda tüm Ege bölgesi Migros ve Tansaşlar’da. Umarım tüm Türkiye’ye de en kısa sürede ulaştırıp herkesin bu güzel lezzeti tatmalarına olanak sağlarlar.
Enjoy!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder